Şaşkın bir ördek misali üzgün görünen yağışlı havalarda şıngır mıngır çürümüş içli köfte yemek St. Pauli taraftarlarının bir geleneği değil elbette sayın seyirciler. Zaten böyle bir gelenek nasıl olsun anasını satiim, söyleyene kadar telef olur genç kuşak.
Avrupa
Şampiyonluğu’na en çok ulaşan onlar, 32 lig şampiyonluğu “5 büyük lig” olarak
anılan liglerde bir rekor. Real Madrid kimileri için dünyanın en büyük kulübü,
kimileri için değil. Tartışılamayacak nokta, Real Madrid’in 2005’ten beri her
yıl dünyanın en çok gelir elde eden kulübü olduğu. Rakamlar bize bu yıl da
tahtı kimseye bırakmayacaklarını söylüyor.
Oysa binyıla
girerken yine kupa rekorları ellerinde tutuyorlardı ama ama Manchester
United’ın beşte üçü, Bayern Münih ile Juventus’un dörtte üçü kadar
kazanabiliyorlardı ve Milan’ın epeyce gerisindeydiler. Liverpool’un burun
farkıyla önünde ancak beşinciliği kapmışlardı.
48 yaşındaki
mühendis Florentino Perez’in 1995’te kaybedeceği seçime girerken tezi, kulübün
berbat yönetildiğiydi. Avrupa’nın en değerli kupa kolleksiyonu onlardaydı ama
bunun karşılığını alamıyorlardı. 2000’de bir kez daha denedi, üstelik bu kez
işi çok daha zordu çünkü son 3 yılda 2 Avrupa Şampiyonluğu’na(98 ve 2000) ulaşmış
bir yönetimi geçmek zorundaydı.
Israrla kulübün
berbat yönetildiğini söylemeye devam etti. Temel vaatleri kulübün yıllık
gelirinin 2 katı düzeyindeki borçları temizlemek ve çağdaş tesisler
kazandırmaktı. Ama seçimi kazandıran vaadi çok farklıydı: Luis Figo.
Barcelona’nın kaptanını alacağını, yapamazsa bütün kombine sahiplerinin bilet
parasını ödeyeceğini söyledi.
Seçimi kazandı ve
sözünü tutup Figo’yu getirdi. Sahanın en çok kazanan kulübünü kasanın da en çok
kazananı yapmayı başardı. Borçlarsa artık yıllık gelirin iki katı değil, altıda
biri. Kolay olmadı, Real Madrid’in zirveye oturmasının ardında büyük bir emek
var. Bu devasa ekonomik güçle de transfer piyasasını istediği gibi
sallayabiliyor. Son beş transfer rekorunun hepsinin sahibi.
[15 YIL]
İspanya,
kulüplerin hesaplarının açıklanması ve şeffaflık yolunda önemli adımlar atmış
ve belli standartlar getirmiş olsa da taşlar henüz tam oturmadı. LFP sağolsun,
“competiciones” diye bir kalem yaratmış, herkes neredeyse her istediği geliri
bu sınıfa yazabiliyor. Kulüp, özellikle harcamalar açısından detaylı bir rapor
yayınlamasına karşın gelirlerde standartlara pek uyum sağlamış değil. Açıkçası bazen
eldeki veriler yetersiz kalıyor ve sınıflandırmada varsayımlar yapmak zorunda bırakıyor.
Kulüplerin
birbirleriyle karşılaştırmasını yapabilmek için bir standart gerekli. Klasik 3
ayaklı modeli kullanıp gelirleri 3 sınıfta inceleyeceğiz:
Maç günü
gelirleri tüm bilet ve kombine satışlarının yanı sıra varsa üyelik aidat ve
ücretlerini, maç programı satışlarını ve eğer kulüp yapıyorsa stadyumdaki
yiyecek-içecek satışlarını kapsıyor.
Yayın gelirleri,
maçların yayın hakları karşılığında kazanılanları içeriyor. Avrupa Kupaları
için UEFA’dan gelen paranın tümü(ŞL ve AL finalinin hasılat payları hariç) bu
kalemde.
Ticari gelirler
ise kulüplerin ürün satışı, sponsorluk, reklam, stadyum ve müze turları, kira
gelirleri, özel maç veya özel turnuvalara katılım ücretleri gibi gelirlerden
oluşuyor.
[DAĞILIM]
Bu üç ayak
birbiriyle ne kadar dengeliyse kulübün gelir yapısı o derece sağlıklı anlamına
geliyor. Bir kaleme bağımlı olmak, o alandaki bir aksilikte kulübe ciddi zarar
verebiliyor. Örneğin, kazara Türkiye’de havuz dağılırsa Anadolu Kulüpleri’nin
düşeceği durum düşünülebilir.
Gelir önceki yıla
göre 28 milyon avro arttırılırken ana motor yine ticari gelirler, özellikle
sponsorluklar oldu. Dünyayı saran ağları her geçen yıl daha da büyüyor. Yayın
geliri Şampiyonlar Ligi nedeniyle gerilerken maç günü gelirleri yükseldi.
[ANA TABLO]